SOSYAL YAŞAM

Bütün anne babalara bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Lütfen sakin bir gününüzde evin salonuna geçin. Elinizde çocuğunuzun en güzel fotoğrafı olsun. Mümkünse loş bir ışık ve klasik bir müzik ayarlayın. Yaslanın arkanıza ve resme bakın.

Neler göreceksiniz biliyor musunuz? Hala ne kadar küçük olduklarını ve geçmiş anılarınızı göreceksiniz. Çocuğunuzun yaşı kaç olursa olsun her ebeveyn aynısını görecektir.

Hatıralar gözünüzde canlanacak, bir süre sonra en heyecanlı ve mutlu zaman dilimlerinde dolaşan hayali bir bahtiyar olacaksınız. Yavrunuzla birlikte olmak, onun tatlı hallerini hatırlamak ve şuan ki durumundan memnunsanız tebessüm etmek en doğal hakkınızdır. Peki ya memnun değilseniz?…

Günümüzde maalesef ebeveynler ortak toplantılarda yada altın günlerinde evlatlarının güncel sorunlarını konuşur hale geldiler. Sosyologlar artık mutsuz ailelerle ilgili daha çok araştırma yapmaya başladılar. Ben ise bu meselenin çok irdelenmeyen sosyalleşme boyutundan bakmak istiyorum.

Toplumsallaşma bilinenin aksine bireylerin kendi toplum değerlerini öğrenmesidir. Bu değerler içerisinde kültürel, dini, ahlaki ve ananevi bütün alanlar mevcuttur. Bilmek, farkında olmak aslında çok bir şey ifade etmez. Asıl önemli olan bu değerlerin yaşamda uygulanmasıdır.

Toplumsallaşmayla ilgili yapılan araştırmaların birinde ilginç sonuçlar elde edilmiştir. “gençlerimizin hemen hemen hepsinde ilerde bir BMV veya Mercedes sahibi olma hayali var; en çok para harcadıkları alan ise hazır giyim yani kıyafetleri; en büyük eğlenceleri müzik dinlemek en çok sevdikleri müzik türü ise tabii ki pop; erkekler futbolu, kızlar ise voleybolu seviyor; kendilerine en yakın buldukları kişiler yüzde 22 ile anneler, yüzde 21 arkadaşlar ve maalesef yüzde sadece 2 ile babalar; sohbetlerinde güncel meseleleri konuşuyorlar; TV seyrederken genelde bir içecek yada cipsi tercih ediyorlar; akıllı bir iş olarak da mağazaların indirimlerini çok iyi takip ediyorlar.” Facebook, twitter vb sosyal ağlar her daim online oldukları alanlar.

Sevgili anneler, ebeveynler lütfen çocuklarınızı birazcık önemseyin! Onları saksınızdaki çiçek misali büyüme gerekliliklerini yerine getirerek kendi hallerine bırakmayın. Kendinizi biraz zorlayarak yavrularınızın ellerinden tutun ve bu toplumun içerisine sokun. Pazarda alışverişi, mahallede yaşlı teyzeyle sohbet etmeyi, markete girerken bir büyüğüne kapıyı açmayı, küçük bir çocuğa ders çalıştırmayı, sıkıntısını üst kattaki ağabey yada ablasıyla paylaşmayı, insanlık onuru için etrafındaki çaresizlere yardım etmeyi, bayram namazının yanında cenaze namazını, sıcacık yuvaların yanında amansız hastalıklarla mücadele edenleri de hatırlatın onlara. Bakalım etrafınıza aynı gözle bakabiliyor musunuz? Aynı duygular yoğunlaşıyor mu buğulu gözlerde?

Sizlere güzel bir hafta sonu planlaması yapabilirim. Bir sabah çocuğunuzla erkenden uyanın güzel bir kahvaltı hazırlayın. Umut ve Savaşım Derneği aracılığıyla bir kanser hastasıyla iletişime geçin ve zaman geçirmeden zillerini çalın. Onlara bugünü birlikte yaşamayı teklif edin. Mümkünse tüm bu görüşmeleri ve daveti çocuğunuz yapsın. O davet etsin. Sonra akşama kadar sohbet edin. Hastalığın dayanılmaz acısını da hissedin, azmin başarmadaki önemiyle ilgili örnekler de verin. Gün sonunda çocuğunuza da hastaya da şunu ifade edin; hayat nasıl olsa hep devam ediyor, durdurma-yavaşlatma ihtimali yok. Ve biz değerlerimizle mutluyuz.

Tabii ki ters istikamette yaşamlar da mevcuttur. Değersiz ve alabildiğine bohemce yaşanan hayatlar. Onu merak edenlere tavsiyemiz TRT Haber kanalında Pazar günleri yayınlanan “Ömür Dediğin” programıdır. Herkese tatlı ve huzurlu bir yaşam dilerim.

 

Murat ÇOLAK
ÖZEL MENDERES İLKÖĞRETİM OKULU-MÜDÜR YARDIMCISI