ncelikle, vereceğim bazı basit tıbbi bilgilerin, hastalığın “kişiye özel olması” ilkesi sebebiyle, “benzer” tedavi gören hastalara referans olmaması gerektiğini vurgulamak isterim. Kişisel deneyimlerimin ise karanlıklara ışık olması dileğiyle…
6 yıl önce metastatik meme kanseri tanısıyla gördüğüm tedavilerin ardından, son olarak akciğer lenf nodlarındaki nüks sebebiyle 7 aydır aralıksız olarak görmekte olduğum kemoterapiler bugün itibariyle son buldu. Uzun ve yorucu bir süreci muhteşem bir ekip çalışmasıyla sonlandırdık. Süreci büyük fedakarlıkla, kararlılıkla yöneten başta doktorum Deniz Yamaç ve Güven Hastanesi Onkoloji bölümü ekibine, ve benimle temasta olan tüm güzel yüreklere minnettarım. Ahenkle geçtik tüm engelleri. Endikasyon dışı ilaç grubunda tanımlanan ve Sağlık Bakanlığı’nın özel izniyle Türkiye’ye getirilen ilaç, tedaviye büyük oranda yanıt verdi. Tedavime şimdi radyoterapi (ışın tedavisi) ile devam edeceğim. O ayrı ve yeni bir süreç, kim bilir neler deneyimleyeceğiz. Belirtmek isterim ki, son 7 aylık tedavinin kümülatif etkisi sebebiyle tarifi zor fiziki yorgunluklarım ve güçsüzlüklerim var. Ancak, hastalığın kabullenilmesi, tedaviye karşı yüksek motivasyon, doğru-net bilgiye erişim kolaylığı, güven, inanç ve yaşama sevinci gibi faktörlerin, kanser tedavisinin “kalitesini” etkileyen önemli parametreler olduğunu birebir deneyimledim.
Sadece son 7 ayda değil, 6 yıldır verdiğim bu mücadelede, ayağıma batan cam kırıklarını yoluma engel olarak kabul etmedim. Onların varlık sebebinin, ayaklarımın nasırlaşması ve güçlenmesi için birer vesile olduğuna inandım hep.
Bu süreçler, hayat yolculuğunda birer ara sokaktı ve bu sokaklar benim “yol”umun parçasıydı. Başarı ise, “yolda olabilmek”ti… “Tekamülü tamamlamak”tı, yolda olmanın esası…
Yolda olmak; değişime ve dönüşüme hazır olmaktı. Yaşama teslim olmaktı. Suyun akışına bırakmaktı kendini. Korkularını keşfetme ve onlarla yüzleşme cesaretiydi, yolda olmak. Kibirden arınma, hayatını bölümlere ayırma, “an”da kalabilmekti. Mucizelerine ve sürprizlerine yürekten inanmaktı. Ağaçları değil, ormanı görmekti, yolda olmak. Kendinle savaşmayı bırakıp, olduğu gibi sevebilmekti yoksunluklarını. Yolda olmak, hevesle yürümekti. Beyninde yarattığın tutsaklıktan kurtulup, özgürce dolaşmaktı her köşesinde hayatın. Uçurtmalar uçurmaktı, yağmur sonrası çıkan gökkuşaklarına karşı. Acılarına da, sevinçlerin kadar kucak açmaktı. Nefes tutmak değil, nefes almaktı, hakkını vererek.
Yolda olmak… Hep “yeni” kalmaktı.
Ve ben hep yolda olmayı sevdim. “Varmaktan” ziyade…
Yoluma yoldaş olan herkesin yüreğinden öpüyorum.
Yollarımız aydınlık olsun.
Canan Perdahlı