Doç. Dr. Leyla Özel
Genel Cerrahi-Meme Cerrahisi
Aileden gelen genetik riskleri değiştirme şansımız yok ama yaşam tarzında yapılacak bazı değişiklikler meme kanseri riskinde azalmaya neden olacaktır.
Meme kanseri kadınlarda görülen en sık kanser tipidir ve kadınlarda ölüme neden olan kanserler arasında da 2. sırada gelir. Meme kanseri ile ilişkili birçok risk faktörü tanımlanmıştır. Bu risk faktörleri;
- Demografik faktörler (cinsiyet, yaş, etnisite/ırk, reprodüktif öykü( menarş yaşı, parite, ilk canlı doğum yaşı, menapoz yaşı)
Cinsiyet:
Meme kanseri en sık kadınlarda görülüyor. Erkeklerde görülme oranı, yüzde 1’den daha azdır.
Yaş: Meme kanseri çoğunlukla 50 yaş ve üzerinde görülür, 35 yaş ve altında rastlanma sıklığı daha azdır. Herediter (kalıtsal) meme kanseri veya genetik bozukluklar nedeniyle oluşmuş meme kanserleri genç yaşlardaki kadınlarda daha sık görülüyor.
Östrojen hormonu:
Östrojene maruz kalmada artış, meme kanseri gelişme riskinde artışla ilişkiliyken, östrojene maruz kalma süresinin azalmasının koruyucu olduğu düşünülüyor. Bir kadın ilk adetini ne kadar erken görürse (örneğin 12 yaştan önce) ve menopoza ne kadar geç girerse (örneğin 55 yaş) meme kanserine yakalanma riski o kadar artıyor.
Hiç doğum yapmamış kadınlarda meme kanseri riski doğum yapmış kadınlara göre daha fazladır. Tam dönem gebelikle ilişkili olan meme epitelinin terminal diferansiasyonu da koruyucudur, dolayısı ile ilk canlı doğumun daha ileri yaşlarda yapılması meme kanseri riskinde artışla ilişkilidir. Laktasyon (süt verme) meme kanseri riskini azaltmaktadır.
Doğum kontrol hapı kullanmanın da, çok düşük oranda olsa bile meme kanseri riskini artırdığı düşünülüyor.
Menopoz sonrası hormon replasman tedavisi:
Menopoz dönemindeki, sıcak basması gibi sorunların önlenmesi amacıyla kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarınca uzun süreli reçete edilen (5 yıl veya daha fazla süreyle) östrojen ve medroksiprogesteron asetat içeren kombine hormon ilaçları, meme kanseri riskini sadece östrojen içeren hormon ilaçlarına kıyasla daha çok artırıyor.
Menapoz sonrası hormon replasman tedavisi koroner arter hastalık ve osteoporoz risklerini % 50 oranında azaltırken, meme kanseri riskini % 30’dan az olmak üzere arttırır.
- Ailesel /genetik faktörler ( aile öyküsü, meme kanseri riski ile ilişkili olduğu bilinen veya şüphe edilen BRCA 1/2, p53, PTEN veya diğer gen mutasyonları)
Aile hikayesi,özellikle anne tarafından 1. derece akrabasında (anne, teyze, anneanne, kızı) meme kanseri hikayesi olması önemli bir risk faktörü kabul ediliyor. Bu akrabaların meme kanserine menopoz öncesi yakalanmaları ve/veya çift taraflı meme kanseri olmaları, riski daha da artıyor.
Moleküler genetik alanındaki gelişmelerle, kansere yatkınlığa yol açan farklı genler tanımlanmıştır. Bu genlere ait mutasyonları( BRCA 1 ve BRCA 2 ) taşıyan bireylerin yüksek kanser riski taşıdığı bilinmektedir. BRCA 1 (17. kromozom üzerindedir.) gen mutasyonu taşıyıcılarında ortaya çıkan meme kanserleri iyi diferensiye olmayan ve hormon negatif invazif duktal karsinomlarken, BRCA 2 (13. kromozom üzerindedir.) gen mutasyon taşıyıcılarında ortaya çıkan meme kanserleri iyi diferensiye, hormon reseptörlerini eksprese etme olasılıkları daha fazla olan invazif duktal karsinomlardır. Bir ailede 50 yaşından önce over yada meme kanseri gelişmiş iki yada daha fazla kadın varsa kalıtsal meme kanseri riski dikkate alınır ve gen mutasyonu analizi yaptırılır.
Meme kanseri olgularında genetik yaklaşım; olgunun değerlendirilmesi, risk tahmini, genetik test öncesi danışmanlık, genetik test ve genetik test sonrası danışmanlık aşamalarından oluşmaktadır.
- Çevresel faktörler: Sosyoekonomik düzey, 30 yaşından önce göğüs bölgesine radyoterapi almış olma (örneğin Hodgkin hastalığı tedavisi nedeni ile), hormon replasman tedavisi ve doğum kontrol hapı kullanımı ve alkol kullanımı.
Sosyoekonomik düzey: Yüksek sosyoekonomik düzey meme kanseri gelişimi açısından iki kat artmış riski ifade eder.
Işınlanma(radyoterapi): Çocukluk çağında başka kanserler nedeniyle (lenf kanseri vb.) göğüs ışınlaması geçirenlerde, meme kanseri görülme sıklığı artıyor.
(Hodgkin lenfoma nedeni ile RT yapılan genç kadınlarda meme kanseri 75 kat fazla bulunmuş)
- Diğer faktörler: (meme biyopsi sayısı, atipik hiperplazi veya lobuler karsinoma insitu, dens meme yapısı, BMI(vücut kitle indeksi) olarak sınıflandırılabilir.
Geçirilmiş meme biyopsisi:
Meme biyopsilerinde saptanan orta dereceli epitelyal hiperplaziler meme kanseri riskini 1,5-2 kat (atipi göstermeyen), atipik duktal veya lobuler hiperplazi 3-5 kat arttıırdığı bilinmektedir.
Meme kanseri hikayesi:
Bir kadının bir memesinde daha önce kanser gelişmiş olması, ileride diğer memesinde de kanser gelişmesi riskini yaklaşık 2 kat artırıyor. Meme kanseri tanısı konulup cerrahi olarak çıkarılmasından sonra kalan meme dokusu risk altındadır. Karşı meme için bu risk her yıl için % 0.5-1’dir.
Beslenme ve çevre faktörleri:
Yağ bakımından zengin beslenme (serum östrojen düzeyleri yükselir) ve kilo alma, özellikle menopozdaki kadınlarda meme kanseri riskini artırıyor. Menapoz sonrasında kadınlarda en önemli östrojen kaynağı yağ dokuları tarafından androstenedionun östrojene dönüştürülmesi olduğundan, obezite östrojene maruz kalma açısından uzun dönemde, meme kanseri riskinde artışla ilişkilidir.
Son yıllardaki epidemiyolojik çalışmalar, vitamin D’nin meme kanserine karşı koruyucu bir rolü olabileceğini ortaya koymuştur. Geniş populasyonlardaki güneş ışığına maruz kalmada ve beslenmede D vitamini alımındaki kısıtlamalar sonucu kandaki düşük vitamin D seviyeleri, meme kanseri gelişimi ve metastazı ile ilişkili bulunmuştur. Yine son yıllarda yapılan deneysel çalışmalar; menapozal hormon tedavisi alan kadınlarda günlük kalsiyum ile birlikte D vitamini verilmesinin menapoz sonrası meme kanseri riskini azalttığını göstermiştir.
Alkol kullanımı (günde bir kadehten fazla) serum östradiol düzeylerini arttırarak meme kanseri riskini artırırken, sigaranın meme kanseri üzerine etkisi hala tartışılıyor.
Düzenli egzersiz ve fiziksel aktiviteninse meme kanseri riskini azalttığı biliniyor. Düzenli ve yeterli bir uyku düzeni oluşturulması, karanlık ortamda uyumak pek çok tümörde olduğu gibi meme kanserinde de koruyucu bir rol üstlenmektedir. Gece salgılanan melatonin hormonu hücreleri yenileyici, bağışıklık sistemini düzenleyici, vücudun biyolojik ritmini ayarlayıcı, anti-oksidan özellikleri ile meme kanseri üzerinde baskılayıcı etki yapar. Yapılan çalışmalar gece çalışan kadınlarda meme kanseri gelişiminin çok daha fazla olduğunu göstermiştir.
Risk grubunda olmayan kadınların, hiçbir yakınması olmasa bile 40 yaşından sonra senede bir kez meme muayenesi olması ve mamografi çektirmeleri son derece önemli. Risk grubundaki kadınlar ise hekimleri ile bu durumu konuşmalı ve kişiselleştirilmiş bir tarama programına alınmalı ve risk yaklaşım stratejileri belirlenmelidir.
Unutmamalı ki meme kanseri bilincinin artması sayesinde tarama programları ile hastalara erken evrede tanı konulmakta, meme koruyucu cerrahi dediğimiz, orjinal memeye en yakın kozmetik sonuçla ve güvenli cerrahi ile hastalık tedavi edilebilmektedir.
Meme kanseri bilinçlendirme ve farkındalık ayı olan EKİM ayında herkesi bir kez meme muayenesi olmaya davet ediyoruz.